İhtiyati Haciz Dalgası!
(10.09.2024)
Yurdun dört bir köşesinden “ihtiyati ha­ciz” sesleri geliyor, en başta da banka hesaplarına. Nedeni ise, vergi! İhtiyati...

Yurdun dört bir köşesinden “ihtiyati ha­ciz” sesleri geliyor, en başta da banka hesaplarına. Nedeni ise, vergi!

İhtiyati haciz, alacağın güvence altına alınmasına hizmet eden bir araçtır. Beklen­medik bir anda malvarlığı üzerine konan tedbir yoluyla, borçlunun borcunu ödeme­me amaçlı kötü niyetli davranışlarına kar­şı alacaklı korunmuş olur. Ancak, onun bu ani şekilde mülkiyet hakkını sınırlandırma özelliği, iyi niyetli borçluya zarar veren bir yapıya sahiptir. Zira, ihtiyati hacizle birlik­te borçlu artık üzerine ihtiyati haciz konan varlığını kullanamaz hale gelmektedir.

Yargı değil, vergi idaresi ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz kararı alması sorunu

Mülkiyet hakkına yönelik bu ciddi sınır­landırma nedeniyle, kişiler (/hukuk kişile­ri) arasındaki alacaklar bakımından ihti­yati haciz için mahkeme kararı şart koşul­muştur. Buna karşılık konu vergi alacağı olduğunda, ihtiyati haciz kararını doğrudan vergi idaresinin kendisi verebilmektedir. Yani, bizzat alacaklı ihtiyati haciz kararı al­maktadır.

Bunun daha da ötesi, vergi idaresi, ver­gi alacağının tahakkukunu, yani ödenme­si gereken aşamaya gelişini dahi öne çeke­bilmektedir ki, bunun adı “ihtiyati tahak­kuk”tur.

Ciddi sonuçları nedeniyle, gerek ihtiyati haciz ve gerek ihtiyati tahakkuk ancak yasa­da (6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun) sayılan durumla­rın varlığı halinde alınabilecek kararlardır. Ancak, bu nedenler 6183 SK’da çok geniş bir şekilde düzenlenmiştir. Sadece, borçlunun kaçmış olması ya da kaçma tehlikesinin var­lığı gibi vergi alacağının gerçekten tehlikeye düştüğü durumlar değil, neredeyse bizatihi kamu alacağının varlığı ihtiyati haciz ve ih­tiyati tahakkuk için yeterli görülmüştür.

Vergi idaresinin geniş takdir yetkisi

Nitekim, 6183 SK gereğince, vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren bir duru­mun varlığı, ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz kararları almak için yeterlidir. Ver­gi ziyaı, “mükellefin veya sorumlunun ver­gilendirmeye ilişkin sorumluluğunu veya vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanın­da yerine getirmemesi veya eksik olarak ye­rine getirmesi sonucu verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi veya eksik tahak­kuk ettirilmesi” halinde söz konusu olur. Ayrıca, şahsi, medeni ve aile durumuna ilişkin beyan verilmesi suretiyle veya sair surette verginin eksik olarak tahakkuk et­tirilmesi veya haksız olarak geri verilmesi­ne sebebiyet verilmesi de vergi ziyaına yol açar. Uygulamada, olayların büyük kısmın­da, yapılan vergi tarhına bağlı olarak vergi ziyaı olur ve buna bağlı olarak vergi ziyaı cezası kesilir.

Keza, 6183 SK, “mal kaçırma ve hile­li yollara sapma ihtimalinin varlığı”nı da ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz kararı için yeterli görmektedir. Ancak, bu ihtima­lin “ciddi” olmasının aranmaması, pek çok durumun “mal kaçırma ve hileli yollara sap­ma ihtimalinin varlığı” olarak değerlendir­mesine yol açabilmektedir.

Anayasa Mahkemesi’nin tartışmalı kararı

Anayasa Mahkemesi 2019 yılında verdi­ği bir kararında (K.2019/38), ihtiyati ha­ciz yöntemiyle mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın, mükelleflere aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemediği, kamu yararı ile mükelleflerin mülkiyet hakkının korunma­sı arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı, müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varmıştır. Yüksek Mahkeme’ye göre, mükellef tarafından teminat gösteril­mesi halinde uygulanan ihtiyati haczin kal­dırılmasının bir yükümlülüktür; ihtiyaten haczedilen malların mal sahibine bırakıl­ması imkânı ile hukuka aykırı şekilde uy­gulanan ihtiyati haciz uygulamalarında yü­rütmenin durdurulması, iptali ya da uğra­nılan zararların tazminini sağlayan hukuki yollar mevcuttur.

Ancak, her ne kadar bu yollar mevcutsa da, ihtiyati tahakkuk kararı alınıp ihtiyati haczin uygulanmasıyla birlikte, mükellef­lerin ticari/mesleki hayatı tamamen bloke olmaktadır. Bu ise, iş hayatında ekonomik akışı tehdit etmektedir. Bu nedenle, yasa koyucunun mülkiyet hakkını daha iyi koru­yan bir düzenleme getirmesi, o zamana ka­dar vergi idaresinin bu tür kararları ekono­mik hayatı düşünerek dikkatli bir şekilde alması gerekir.



Kaynak: Funda Başaran Yavaşlar / Dünya Gazetesi