Alt İşverenlik İlişkisinde Muvazaa Kriterleri ve Riskler
İş mevzuatı ve yargı kararlarına göre; asıl olan bir iş organizasyonunu işverenin kendi işçileriyle yürütmesidir. Ancak, günümüzde iş organizasyonlarının genişlemesi, teknolojinin ilerlemesi ve üretim anlayışının değişmesi aynı organizasyon içerisinde farklı uzmanlık alanlarının gelişmesine sebep olmuştur. Aynı zamanda organizasyonların genişlemesiyle birlikte hizmet sektörü de gelişmiş ve temizlik, güvenlik, yemek, ofis işleri gibi yardımcı hizmetlerin hem profesyonelleşmesine hem de büyümesine ortam hazırlamıştır. Gelinen noktada işverenlerin, genel olarak aşağıda belirtilen nedenlerle alt işverenlik ilişkisine yöneldikleri görülmektedir.
Ancak, yukarıda da bahsedildiği gibi esas olan işverenin kendi işçileriyle işin yapılması olduğundan hizmet satın almak suretiyle yapılan organizasyonlarda işçi haklarının kısıtlanmasına yönelik kötü uygulamaların yaygınlaşmasından dolayı bu çalışma biçimi alt işverenlik şeklinde hukuki bir statüye bağlanarak ancak sınırlı hallerde yapılmasına imkân sağlanmıştır. Yasal alt işverenlik ilişkisi 4857 sayılı İş Kanununa göre, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki yasal alt işveren ilişkisi olarak kabul edilmekte ve bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumlu tutulmaktadır. Bu çerçevede, asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanması veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulması yasak olup, aksi halde asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılmaktadır. Yine, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl işin bölünerek alt işverenlere verilmesi de yasal olarak mümkün değildir. 4857 sayılı İş Kanunu’na göre yasal alt işverenlik şartları İş Kanunu, alt işverenliğin suiistimal edilmemesi için birtakım sınırlar öngörmüştür. Bu çerçevede yasal bir alt işverenlik ilişkisinin kurulabilmesi için aşağıdaki şartların sağlanması gerekmektedir.
Alt İşverenlik Yönetmeliği’ne göre muvazaalı ilişki kabul edilen durumlar Alt işverenlik ilişkisinde muvazaa olup olmadığı İş Müfettişleri tarafından denetlenmekte ve inceleme sırasında aşağıdaki hususlar göz önünde bulundurulmaktadır.
Bu tür durumlarda, iş ilişkisinin baştan itibaren muvazaalı olduğuna karar verilerek, işçi asıl işverenin işçisi sayılmaktadır. Asıl işveren-alt işveren ilişkisinde dikkat edilmesi gerekenler Alt işverenlik ilişkisinin muvazaalı olduğuna karar verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi durumunda hem iş hukuku, hem de sosyal güvenlik yönünden riskleri beraberinde getirmektedir. Zira, muvazaa durumunda alt işveren işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılmakta ve tüm işçilik haklarından (kıdem, ihbar, ücret vd.) asıl işveren sorumlu tutulmaktadır. Ayrıca, alt işverenin yerine getirmediği sosyal güvenlik yükümlülüklerinden de asıl işverenin sorumluluğuna gidilmektedir. Dolayısıyla, yasal bir alt işverenlik ilişkisi kurulurken aşağıdaki hususlara özellikle dikkat edilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak; alt işverenlik uygulaması, modern iş hukuku sistemlerinin vazgeçilmez unsurlarından olup, uygulamanın yasal sınırlar içerisinde yürütülmesi, kısa vadeli maliyet hesapları uğruna uzun vadeli hukuki riskler göze alınmamalı, iş hukuku ilkelerine ve yargı içtihatlarına uygun biçimde hareket etmelidir. Kaynak:Celal Özcan / Ekonomim.com |