Yurt Dışındaki Şubelerin Kazançlarının Kurumlar Vergisinden Müstesna Tutulması

Geçen haftaki yazımızda “Kurumların Yurtdışı İştiraklerinden Elde Ettikleri Kazançlarının Türkiye’de Vergilenmemesi” konusunu ele almıştık. Bugünkü yazımızda da kurumların yurt dışı şubelerinden elde etikleri kazançları ve anılan kurumlar vergisi istisnasının bir benzeri olan,” kurumların yurt dışında bulunan iş yerleri veya daimi temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri kurum kazançları istisnası”nı ele alacağız.

Kurumların yurt dışındaki şubelerinden elde ettikleri kazançları

Bilindiği üzere; Kurumlar Vergisi Kanunu’nda sayılan kurumlardan kanuni veya iş merkezi Türkiye’de bulunanlar gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde ettikleri kazançların tamamı üzerinden Türkiye’de vergilendirileceklerdir. Başka bir deyişle; Türkiye’de tam mükellef konumunda bulunan kurumların gerek yurt içinde gerekse yurt dışında elde ettikleri kazançları üzerinden Türkiye’de vergi alınacaktır.

Bu kapsamda, yurt dışındaki şubelerden (işyerleri veya daimi temsilci aracılığıyla) elde edilen kazançların genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesinde, faaliyette bulunulan yabancı ülkenin mevzuatına göre hesap döneminin kapandığı tarih itibarıyla ilgili ülke mevzuatına göre tespit edilen faaliyet sonucu, Türkiye’de de aynı tarih itibarıyla genel sonuç hesaplarına kaydedilecektir. Anılan yurt dışı şube kazançlarının Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesinde, kazancın kambiyo mevzuatına göre fiilen Türkiye’ye getirilmiş olup olmamasına bakılmayacaktır. Dolayısıyla, anılan kazançlara, faaliyette bulunulan yabancı ülkede tasarruf edilebilmesi kazancın Türkiye’de kayıtlara alınması ve vergilemeye esas alınması için yeterlidir.

Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazanç, hesaplara intikal ettirilmesi gereken tarihte T.C. Merkez Bankasının o gün için tespit ve ilan ettiği döviz alış kurlarıyla değerlendirilecektir. T.C. Merkez Bankasınca tespit ve ilan olunmayan yabancı paralarda ise Maliye Bakanlığının Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tespit ve ilan ettiği kurlar dikkate alınacaktır.

Yurt dışı faaliyet sonucunda, faaliyette bulunulan yabancı ülkenin mevzuatına göre hesap döneminin kapandığı tarih itibarıyla elde edilen kazançlar, elde edildiği dönem itibarıyla, Türkiye’de ilgili olduğu geçici vergi matrahının tespitinde de dikkate alınacaktır.

Öte yandan, Kurumlar Vergisi Kanunun 33. maddesinde “Yurt dışında ödenen vergilerin mahsubu” başlığı altında yer alan düzenlemeler uyarınca; yabancı ülkelerde elde edilerek Türkiye'de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlardan mahallinde ödenen kurumlar vergisi ve benzeri vergiler, Türkiye'de bu kazançlar üzerinden tarh olunan kurumlar vergisinden indirilebilir. Yurt dışı kazançlar üzerinden Türkiye'de tarh olunacak vergilere mahsup edilebilecek tutar, hiçbir surette yurt dışında elde edilen kazançlara Kanunun 32 nci maddesinde belirtilen kurumlar vergisi oranının (halen % 25  veya % 30) uygulanmasıyla bulunacak tutardan fazla olamaz. Geçici vergilendirme dönemi içinde yurt dışından elde edilen gelirlerin bulunması halinde, bu gelirler üzerinden elde edildiği ülkelerde kesinti veya diğer şekillerde ödenen vergiler, o dönem için hesaplanan geçici vergi tutarından da, kurumlar vergisi oranını aşmamak üzere, mahsup edilebilir.

Yabancı ülkelerde vergi ödendiği, yetkili makamlardan alınarak mahallindeki Türk elçilik veya konsoloslukları, yoksa mahallinde Türk menfaatlerini koruyan ülkenin aynı nitelikteki temsilcileri tarafından tasdik olunan belgelerle tevsik olunmadıkça, yabancı ülkede ödenen vergiler Türkiye'de tarh olunan vergiden indirilemez. Ancak, kurumlar vergisinden indirim konusu yapılan vergilerin yabancı ülkelerde ödendiğini gösterir belgelerin, tarhiyat sırasında mükellef tarafından ibraz edilememesi halinde, yabancı ülkede ödenen veya ödenecek olan vergi, Kanunun 32 nci maddesindeki kurumlar vergisi oranını aşmamak şartıyla o ülkede geçerli olan oran üzerinden hesaplanır ve tarhiyatın bu suretle hesaplanan tutara isabet eden kısmı ertelenir. İbraz edilmesi gereken belgeler, tarh tarihinden itibaren en geç bir yıl içinde ilgili vergi dairesine ibraz edildiği takdirde, bu belgelerde yazılı kesin tutara göre tarhiyat düzeltilir.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi ile yapılan düzenleme uyarınca, kurumların yurt dışında bulunan iş yerleri veya daimi temsilciler aracılığıyla elde edilen kurum kazançlarının (yurt dışı şube kazançlarının);

- Doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az %15 oranında gelir ve kurumlar vergisi

benzeri toplam vergi yükü taşıması (Türkiye’deki kurumun  ana faaliyet konusunun, finansal kiralama dahil finansman temini, sigorta hizmetlerinin sunulması veya menkul kıymet yatırımı olması durumunda, vergi yükünün en az Türkiye'de uygulanan kurumlar vergisi oranında -halen % 30 veya % 25- oranında olması),

- Elde edildiği hesap dönemine ilişkin yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi

gereken tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmiş olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi halinde, anılan kazançlar kurumlar vergisinden müstesna tutulacaktır.

İstisnadan yararlanabilmenin bir koşulu; yurt dışı şube kazançlarının, kâr payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil olmak üzere, doğduğu ülke kanunları uyarınca en az %15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri bir vergi yükü taşımasıdır.

Vergi yükü, yurt dışındaki iştirakin bulunduğu ülkede ilgili dönemde tahakkuk eden, kâr payı

dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil olmak üzere, toplam gelir ve kurumlar vergisi benzeri verginin, bu dönemde elde edilen toplam dağıtılabilir kurum kazancı ile tahakkuk eden gelir ve kurumlar vergisi toplamına oranlanması suretiyle tespit edilecektir.

Türkiye’deki kurumun esas faaliyet konusunun, finansal kiralama dahil finansman temini veya sigorta hizmetlerinin sunulması ya da menkul kıymet yatırımı olması durumunda, bu kurumdan elde edilen kazançlarının kurumlar vergisinden istisna edilebilmesi için, kâr payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil olmak üzere faaliyette bulunduğu ülke kanunları uyarınca en az %15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri bir

vergi yükü taşıması yeterli olmayıp, en az Türkiye’de uygulanan kurumlar vergisi oranında (halen %30 veya %25) veya daha yüksek oranda gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması gerekmektedir.

Yurt dışı faaliyet sonucunda, faaliyette bulunulan yabancı ülkenin mevzuatına göre hesap döneminin kapandığı tarih itibarıyla elde edilen kazançlar, elde edildiği dönem itibarıyla, Türkiye’de ilgili olduğu geçici vergi matrahının tespitinde de dikkate alınacaktır. Dolayısıyla, anılan geçici vergi dönemlerinde de, istisna uygulama şartlarına sahip olunduğu takdirde, istisnadan yararlanılabilecektir.

Öte yandan, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde yer alan “yurtdışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanan kazançlarla ilgili istisna”  kapsamında, Türkiye’deki tam mükellef kurumların yurt dışında bulunan işyerleri veya daimi temsilcileri aracılığıyla yapılan ve yurt dışında vergilendirilen inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanan kazançları,  vergi yükü oranına bakılmaksızın, kurumlar vergisinden istisna edilmektedir.

Kurumlar Vergisi Kanununun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca istisnadan yararlanılan, kurumların yurt dışında bulunan iş yerleri veya daimi temsilciler aracılığıyla elde etikleri kurum kazançları (yurt dışı şube kazançları) yurt içi asgari kurumlar vergisine tabi olacaktır.

Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 121’inci maddesi kapsamında uyumlu mükellef vergi indirimi hakkı bulunan kurumlar, hesaplanan asgari kurumlar vergisi için de bu haklarını kullanabileceklerdir.


Kaynak:Akif Akarca, Dr.Mehmet Şafak / Ekonomim.com